Toplu taşımada, sokakta, yolculukta, günlük hayatımızın parçası olarak çoğumuz kullanıyoruz. Belki de şu an bile kulağında. Ama bir dakika bu ses buna nasıl iletiliyor, nasıl bağlanıyor birbirine bu cihazlar ? Acaba bu bağlantı yolu beynimize zarar veriyor mu, kablosuz kulaklıklar zararlı mı ? Bununla ilgili Youtube videomuzu buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.

Bluetooth Teknolojisinin Tarihi

İletişim…İnsanlığın en büyük ihtiyaçlarından biri…Yokluğunun sonu psikolojik sorunlar; yanlış kurulmasının sonu kavga, gürültü ve hatta savaş, kan ve gözyaşı. Bluetooth teknolojisi de iletişim ihtiyacından doğan teknolojilerden biri. Bluetooth teknolojisi, ilk olarak 1990’lı yılların ortalarında geliştirilmiş. Ama günlük hayata yayılması biraz geç oldu benim çocukluğumda dahi telefonları birbirine değdirererek veri aktarımı sağlayan kızılötesi yerine bir telefonda bluetooth teknolojisinin olması çok fiyakalı gözüküyordu. Kablosuz veri aktarımı konusundaki teknolojik gelişmelerle birlikte gündelik hayatımızdaki önemi azalan bluetooth teknolojisi farklı bir alanda hayatımızda yerini aldı: Acaba kablosuz kulaklıklar zararlı mı ?

Blue-tooth, mavi diş. Ne alaka ? e “Mavi Diş” lakaplı Viking kralı Harald’dan ilham alınarak verilmiş bu isim. Kısa menzilli radyo teknolojilerinin geliştirilmesi için 1990’lı yıllarda SIG isimli bir grup kurulmuştu. Grubun ortakları çok bilindik. Birisi İntel, diğerlerinden biri telefon sektöründe o dönem lider konumda olup 2012 yılında tüm hisselerini ortağı Sony’e devreden Ericsson. Diğeri tarihin gördüğü belki de en dayanıklı telefon modeli 3310’u üreten 21. yüzyıl piyasasının bir dönem en güçlü telefon üreticisi Nokia ve bir diğer kurucu üye Toshiba ve İntel

 Bir gün bu kapsamdaki bir toplantıdan sonra Intel’den Jim Kardach, Ericsson’dan Sven Mattison birlikte bir şeyler içmeye giderler. Kardach tarihe çok meraklıydı ve o gün konuşulan konulardan biri de Kral Harald Bluetooth’du. Üretecekleri teknoloji de aslında buna benziyordu, Kral Harald’ın İskndinavya’yı birleştirdiği gibi bilgisayar ve mobil cihazları birleştirecekti. Zamanla Kardach’ın zihinde bu fikir gitgide güçlendi ve SIG isimli gruplarının Bluetooth ismi ile anılmasını teklif etti. Logosu da İskandinav harfleriyle Harald Bluetooth’un baş harflerinin kısaltılmasıyla oluşturuldu. Peki adını tarihte yaşamış bir kraldan alan bu teknolojinin sağlımıza bir zararı var mı, kablosuz kulaklıklar zararlı mı ?

Radyasyon Nedir ?

Yakın geçmişte Hiroşima ve Nagazaki’ye yapılan nükleer saldırılar, Çernobil faciası gibi olayların da etkisiyle günümüzde radyasyon kelimesini duyulduğunda ürperti oluşuyor. O yüzden öncelikle radyasyonun ne olduğunu anlamamız gerekiyor.

En basite indirgenmiş haliyle radyasyon belli bir merkezden her yöne doğru yayılan bir ışıma. Zaten kelimenin Türkçe karşılığı da ışıma demek. Radyasyonun farklı türleri var. Radyasyonun her türlüsünün zararlı olduğuna yönelik yanlış oluşmuş bir algı var. Gözle görebildiğimiz bütün ışık ışınları da radyasyonun bir parçası. Yani gördüğümüz renkler de radyasyonun-ışımanın- bir parçası.

Şunu belirtelim radyasyona maruz kalmayan insan yok. Dağda keşiş hayatı sürmeye karar verseniz dahi kaçamıyorsunuz, Güneş var. Bir yer bulalım Güneş’ten ve evrendeki ışık kaynaklarından uzak diyecek olursanız Büyük Patlama’dan arta kalan “Kozmik Mikrodalga Art Alan Işıması” yakanızı bırakmayacak.

Radyasyon Kaynakları Nelerdir ?

Radyasyonun dozunu etkileyen birçok faktör var, maruz kalınan süre, maruz kalan vücut bölgesinin büyüklüğü,kişinin kütlesi, yayılımın şiddeti, radyasyon kaynağına yakınlık gibi bir çok faktör etkili. Peki radyasyon kaynakları neler ?   En başta sen, evet sen. İnsan vücudu belli bir miktar radyasyon yayar. Yani aynı odada uyuduğunuz eşiniz, kardeşiniz, çocuğunuzdan da radyasyona maruz kalıyorsunuz. Sadece bu da değil mesela muz yediğinizde, havaalanlarında, uçak seyahatı esnasında, sigara içerken, 80 kilometre yarıçapınızda bir kömür madeni varsa belli bir miktar radyasyona maruz kalırsınız. Tabi ki radyasyona karşı bünyemizin belirli bir direnci var.

Maruz Kaldığınız Rasyasyon Miktarını Hesaplamak:

Bireysel olarak aldığınız radyasyon miktarını ölçmek için, dozimetre adı verilen bir cihazı kullanabilirsiniz. Tabii birçok sıradan vatandaşın aldığı radyasyon miktarını takip etmesine gerek yok; çünkü hemen hemen herkes güvenli seviyenin çok altında radyasyona maruz kalır. Yine de yıl içerisindeki radyasyon kotanızı nelerle doldurduğunuzu merak ediyorsanız, güvenli olması beklenen radyasyon seviyesini bir sonraki paragrafta öğrenebilir ve kalem kalem hesaplayarak yaklaşık olarak ne kadar radyasyona maruz kaldığınızı kabataslak hesaplayabilirsiniz.

Şimdi güvenli olması beklenen radyasyon seviyelerini (yılda 50.000 μSv, hatta 250.000 μSv’e kadar bile hasar almamak mümkün olabilir) ve bunu nasıl ölçeceğimizi öğrendiğimize göre, bu “kotamızı” nelerle doldurduğumuza genel bir bakış atabiliriz:

  • Deniz seviyesinde yaşayan birisi, yaklaşık 3.000 μSv radyasyona maruz kalır. Deniz seviyesinden yükseldikçe bu miktar da artar.
  • Cep telefonu kullanırken maruz kaldığınız radyasyon çok düşüktür. 1 μSv’den daha düşük. Çünkü cep telefonunun sinyal yayıcısı iyonize radyasyon üretmez.
  • İnsan vücudu, 0.05 μSv radyasyon saçar. Yani bir diğer insanın yanında uyuduğunuzda, arka plan radyasyonuna ek olarak 0.05 μSv radyasyona maruz kalırsınız.
  • Muz,içerisindeki potasyum dolayısıyla 0.1 μSv radyasyon barındırır.
  • Havaalanı güvenliğinden geçerken 0.25 μSv ek radyasyona maruz kalırsınız.
  • Bir kömür madeninden 80 kilometre yarıçapta bir alanda 1 sene boyunca yaşarsanız, 0.3 μSv ek radyasyona maruz kalırsınız.
  • Kolunuzun X-ray görüntüsünü çektirdiğinizde, anlık olarak 1 μSv ek radyasyon alırsınız.
  • 1 yıl boyunca CRT monitör (eski bilgisayarlar veya eski televizyonlar) kullanacak olursanız, 1 μSv ek radyasyon alırsınız.
  • Diş X-rayi çektirmek, 5 μSv ek radyasyona maruz kalmanıza sebep olur.
  • Yerden 10.000 metre yükseklikte, mesafe olarak 10.000 kilometre civarında bir uçak seyahati yaparsanız, 100-120 μSv ek radyasyona maruz kalırsınız.
  • Göğüs X-rayi çektirmek 20 μSv ek radyasyona sebep olacaktır.
  • Eğer tuz yerine potasyum klorür tüketirseniz veya potasyumca zengin olan muz veya Brezilya fıstıkları gibi besinleri çok tüketecek olursanız, tükettiğiniz miktara bağlı olarak yılda yaklaşık 100 μSv civarında ek radyasyona maruz kalırsınız. Ancak unutmayın: “Potasyum, kaslarınızın düzgün çalışabilmesi gereklidir. Radyasyondan kurtulmaya çalışırken, vücudunuzun fonksiyonlarını bozmamaya dikkat edin. Radyasyon, belli bir dozun altında kaldığı sürece zararlı değildir.
  • Bir nükleer santralin etrafına saçmasına izin verilen maksimum radyasyon miktarı 250 μSv dolaylarındadır. Hedef, bunu 30 μSv düzeylerine indirebilmektir.
  • Genel halkın 1 yıl içinde maruz kalmasına izin verilen radyasyon miktarı 1000 μSv (1 mSv) civarındadır.
  • Kafanızın CT taraması çekildiğinde maruz kaldığınız ek radyasyon 2 mSv civarındadır.
  • Kardiyak stres testleri sırasında 2-5 mSv radyasyona maruz kalınır.
  • 2010 yılında Çernobil topraklarında 1 saat geçirmek 6 mSv civarında ek radyasyona sebep olur; ancak tabii bu, lokasyona bağlı olarak ciddi miktarda değişmektedir.
  • Göğüs CT taraması 7 mSv radyasyona maruz kalmanıza sebep olur.
  • 1 yıl boyunca günde bir buçuk paket sigara içmek sizi 36 mSv ek radyasyona maruz bırakır.
  • ABD’de radyasyon ile temas eden işçilerin 1 yılda almasına izin verilen doz 50 mSv düzeyindedir.
  • Kanser riski ile tartışmasız bir şekilde ilişkilendirilmiş 1 yıllık radyasyon miktarı 100 mSv civarındadır.
  • 500 mSv radyasyona 1 gün maruz kalmanız halinde, kan hücrelerinizde geçici olarak azalma görülür; ancak birkaç gün sonra normale dönersiniz.
  • Tiroit bezinin tedavisi için kullanılan radyoaktif iyot dolayısıyla hastalar 200 mSv ek radyasyona maruz kalırlar. Aslında vücuda 10 milyon milirem (100 Sv) radyasyon verilir; ancak bunun neredeyse tamamı tiroit dokusunda kalır, 200 mSv civarı ise vücudun geri kalanına yayılır. Kanseri öldürmek için verilen radyoaktif ışınlarda ise 60 Sv radyasyon bulunur; fakat tıpkı tiroit bezi tedavisinde olduğu gibi, kanser tedavisinde de vücudun geneline yayılan radyasyon miktarı bundan çok daha azdır.
  • Eğer çok kısa bir sürede, bir anda alınacak olursa, radyasyon zehirlenmesi semptomlarını görmeyi bekleyeceğimiz radyasyon dozu 400 mSv civarındadır; ancak bu, duruma ve kişiye göre çok değişmektedir.
  • Bir seferde almanız halinde sizi hasta etmesi kesin olan radyasyon miktarı 1.000 mSv (1 Sv) civarındadır.
  • Bazı durumlarda ölümcül olan, ileri düzey radyasyon zehirlenmesi 2000 mSv (2 Sv) civarında başlar.
  • Neredeyse her zaman ölümcül olan, hızlıca müdahale edilmesi halinde çok nadiren hastaların kurtulabildiği doz seviyesi 4 Sv civarındadır. Tedavi edilmemesi halinde 4-6 hafta içinde ölümle sonuçlanır.
  • 6 Sv doza birkaç saat maruz kalan insanlar genellikle 2-4 hafta içinde ölürler.
  • Tedavi edilse bile ölümcül olması kesin olan doz 8 Sv civarındadır. 10 Sv civarında radyasyonu birkaç saat almanız halinde 2 hafta içinde ölmeniz beklenir.
  • 30 Sv ve üzeri radyasyonu birkaç saat aldığınızda, nöbetler ve titremeler geçirirsiniz ve 48 saat içinde ölürsünüz.
  • Çernobil reaktörünün yanında, patlamadan sonra 10 dakika kadar kaldığınızda alacağınız radyasyon 50 Sv civarındadır.
  • Tek tek hesaplamak zor geldiyse ben söyleyeyim; yıl içerisinde maruz kalacağınız toplam radyasyon 4 mSv civarındadır; bunun %85’i doğal kaynaklardan, geri kalanı tıbbi cihazlardan gelir.

Radyasyon Türleri Nelerdir ? Her Radyasyon Zararlı Mı ?

Canlıların sağlığına etki etmesi bakımından bakmamız gereken ayrım iyonize ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon. İyonize radyasyon canlılar açısından ölümcül seviyelere varabilecek tehlikeler taşırken iyonize olmayanlar için böyle bir etki söz konusu değil. Radyo frekansları da iyonize olmayan radyasyon türü. Bluetooth, basit ifadeyle kısa mesafeli bir radyo frekansına dayanan bir teknoloji. Yani iyonize olmayan bir radyasyon türü. Temel noktayı oturttuk. Peki iyonize olmayan radyasyona uzun süre maruz kalmak canlıların sağlığını etkileyebilir mi, kablosuz kulaklıklar zararlı mı ?

Kablosuz Kulaklıklar Zararlı Mı ?

2011 yılında Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı bu tip radyasyonu insanlar için kanserojen etkiye sahip olabilir olarak sınıflandırdı. Bununla birlikte, FDA- kendisi ABD Sağlık Bakanlığına bağlı bir kurum, Amerika Birleşik Devletleri’nde, cep telefonu kullanımındaki artışa rağmen beyin kanseri oranlarının aynı kaldığını belirtiyor. Buna göre de cep telefonu kullanımının, yani iyonize olmayan radyasyona uzun süre maruz kalma’nın beyin kanseri riskini artırma noktasında bir etkiye sahip olmayabileceğini, yani basit anlatımla, “Kablosuz kulaklıklar zararlı mı” sorusuna yanıt olarak “Kablosuz kulaklıklar böyle bir etki taşımıyor olabilir.” diyorlar.

Demek ki bu konuda şu anda karşı karşıya olduğumuz en büyük sorun, hangi radyo frekansı seviyelerinin sağlığımız için bir tehdit oluşturabileceğidir. “Kablosuz kulaklıkların şöyle bir artısı var, telefonla konuşurken telefonu kulağa götürmektense kablosuz kulaklık kullanmak maruz kalınan radyasyon miktarını büyük oranda düşürüyor. Çünkü Bluetooth kulaklıkların yaydığı radyasyon miktarı, cep telefonundan yayılandan önemli ölçüde daha az. Tabi daha da uygun olanı telefonu hoparlöre almak veya kablolu kulaklık kullanmak.

Burada Özgül Emilim Oranından bahsetmek gerekiyor. Spesifik soğurma oranı ve İngilizce kısaltması olan “SAR” şeklinde de duymuş olabilirsiniz . Apple ürünleriiçin bu oran kilogram başına yaklaşık 0,46 watt. Şu anda kablosuz cihazlar için bu oranın kilogram başına 1,6 watt veya daha az olmasının güvenli olduğu öngörülüyor. Ancak birçok bilim insanı bu oranın hesaplanmasında, düşük radyasyon düzeylerine uzun süre maruz kalınmasına yönelik risklerin etkili bir şekilde hesaba katılmadığından endişe ediyorlar. Daha düşük SAR seviyelerinde bile, kablosuz cihazların uzun süreli kullanımının zamanla sağlığımıza zarar verebileceğini öne sürüyorlar.

Demek ki; kısa vadede kablosuz kulaklıkların ve bluetooth teknolojisinin insan sağlığını tehlikeye attığına yönelik elde edilmiş bir bulgu söz konusu değil. Ancak bluetooth teknolojisinin yeni bir teknoloji olması sebebiyle uzun vadede insan sağlığına bir zarar verip vermediğiyle ilgili öngörüde bulunmak zor. Tabi ilerleyen zamanlarda bu teknolojinin yaşı ortalama bir insan ömrüne yaklaştığı zaman çok daha net veriler ortaya konulabilir. Yani net olarak bir şey söyleyebilmek için, bu verilerin ortaya konulabilmesi için bir mücadele gerekiyor, bilim mücadelesi. Radyasyon alanında bu mücadelenin öncülerinden Marie Curie, bu mücadeleyi şöyle özetliyor: “Hayatta korkulacak hiçbir şey yoktur. Sadece anlaşılacak şeyler vardır. Şimdi, anlama zamanıdır.”

İleri Okumalar

https://www.newport.com/t/pulsed-radiation

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23619813/

https://web.archive.org/web/*/https://news.mit.edu/1994/safe-0105

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here