Merhaba arkadaşlar Ben Oğuzhan Kendini Geliştirme Vakti’ne hoşgeldiniz. Bildiğiniz gibi akademik hayatımız sebebiyle bir süredir Youtube içeriği hazırlayamıyor ve web sitemizi aktif kullanamıyorduk ancak bu süreçte Nuh’la birlikte nasıl içerikler oluşturmamız gerektiğine dair bir arayış içerisindeydik. Bu arayışta şu soruyu sorduk: Acaba çok okuyan mı daha iyi bilir yoksa çok gezen mi ? Sonra dedik ki, neden bu ikisini bir potada eriterek içerikler hazırlamıyoruz ? Artık Youtube kanalımızda benimle beraber okuyacağız, Nuh’la beraber de gezeceğiz. Youtube kanalımıza buraya tıklayarak abone olabilirsiniz. Bunun yanında web sitemizi de çok daha aktif kullanacağız. Peki bu yoğun tempo için öncelikli olarak ne gerekiyor bize ? Zihin rahatlığı. Peki buna erişmek için ne gerekli ? Uyku. “Gözlerini açtın, tavanı görüyorsun veya odan yan duruyor gözlerinin önünde. Çok kısa bir süre acaba yaşadığım gerçek miydi diye düşünüyorsun ve o an tüm gördüklerinin rüya olduğunun farkına varıyorsun.” Çoğu kişinin keşke basit bir kâbus olsaydı dediği zamanlar geçiriyoruz. Koronavirüs pandemisinin yaşantımızı nasıl etkilediğini zaten biliyoruz, peki ya koronavirüs, rüyalarımızı nasıl etkiliyor ?

Neden rüya görüyoruz sorusunu cevaplamadan önce uykunun ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Ortalama olarak bir insanın ömrünün üçte biri uykuda geçiyor. 54 yıl yaşasanız dile kolay 18 yılını gözleriniz kapalı, uyku halinde geçiriyorsunuz. Türk Dil Kurumu’na göre uyku “Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu”. Aslına bakarsak bu tanım çok doğru bir tanım değil. Çünkü her türlü etkinlik büyük ölçüde azalmıyor, özellikle beyin sistemi ve hormonal sistem son derece aktif.

Uyku esnasında metabolizma hızımız yavaşlar ve bu sayede dinlenme gerçekleşir. Metabolizma hızı önemli çünkü kilomuzu etkileyen önemli bir faktör bu. Stres durumu, gün içindeki fiziksel aktivite, son birkaç gecede kaç saat uyunduğu, beslenme durumu, en son ne zaman yemek yenildiği, oda sıcaklığı gibi birçok unsur, metabolizmanızın uyku sırasındaki hızını etkiler. Paul Lee’nin yürüttüğü bir araştırmada  metabolizma hızına bağlı birçok sonuç ortaya kondu:

  • Bu araştırmada sıcaklığı 18 santigrat derece olan bir odada uyuyanların 25 derecelik odada uyuyanlara göre yaklaşık %7 oranında daha fazla kalori yaktıkları ortaya çıktı. Sebebi 18 derecelik odada vücudunun ısıtılması için daha fazla metabolik faaliyet gerekmesi.
  • Ayrıca “Günlük uyku ihtiyacı” kadar uyuyanlar, daha az uyuyanlara göre daha fazla kalori yakar. “Sadece aptallar 8 saat uyur” gibi popülist ve bilimsel dayanaktan yoksun söylemlere çok itibar edilmemesi gerekiyor. Burada bir kişisel deneyimimden de bahsetmek istiyorum. Yaklaşık 5-6 yıl önce, 7-8 aylık  bir süreç boyunca günlük 3-4 saat civarı uyuyordum. Bu şekilde farklı aktivitelere ayıracak vaktimizin olduğu doğru ancak bu aktivitelerdeki etkinlik süremiz, verimliliğimiz oldukça düşüyor, insanın olur olmadık yerde uykusu geliyor. Bunların yanında farklı ortopedik rahatsızlıklar da baş gösterebiliyor.
  • Ayrıca uzun dönem aç kalındığında vücudumuz yağları zor durumda kullanabilmek için metabolizma hızımızı yavaşlatır ki zaten uzun süre aç kalırsanız beyniniz yaşam fonksiyonlarınızı sağlıklı olarak sürdürebilmek için beslenmeniz gerektiği konusunda sizi uyaracak ve açlık hissi oluşacaktır.

Aç veya tok, bir şekilde uyuduk diyelim. Artık karaciğer, böbrek gibi organların dinlenme vakti ama beynimiz için değil, o hala işbaşında.

Beynin bazı bölgelerinin uyku sırasındaki elektrokimyasal faaliyet esnasında istemsiz olarak uyarılmasıyla rüya oluşur. Peki “Neden olumsuz rüyalarımızı çok daha iyi hatırlarız ?” sorusunun cevabı -bana göre- tehdit simülasyonu teorisinde saklı.  Bu teoriye göre, rüya görürken rüyamızdaki unsurlarla yüzleşmek zorunda olmadığımız için bir nevi olumsuz şartlarla baş edebilmenin simülasyonunu yaşamış oluruz. Peki günümüzün olumsuz şartı olan koronavirüs rüyalarımızı nasıl etkiliyor ? Plos One dergisinde yayınlanan bir makalede araştırmacılar, bu sorunun üstüne yürüyor ve bu yazının hazırlandığı gün açıklanan resmi Covid-19 vaka sayısı olarak 3, ölüm sayısı olarak 2. sırada olan Brezilya’da 67 farklı kişinin 239 rüyasını raporluyor. “Raporluyor”dan kastım şu; bir mobil uygulama geliştiriyorlar ve katılımcılardan, uyandıktan hemen sonra rüyalarını bu mobil uygulama üzerinden bildirmelerini isteniyor.

Daha önce benzer konuda yapılan bir araştırma var Nazi dönemine ait. Bu araştırmaya göre savaş esirleri sık sık, bulundukları Nazi kampının sıkıntısı hakkında; savaşlar, hapis, kaçış ve yemek temalı rüyalar görüyorlardı.

Şimdi bahsettiğimiz araştırma çerçevesinde elde edilen ilk bulgu; pandemik rüya raporları genel olarak salgın öncesi rüya raporlarından daha fazla kelime içeriyor olmasıydı ancak bu, bizi bir sonuca götürmez. Bunun muhtemel sebebi gün boyu evde oldukları için katılımcıların rüyalarını raporlayabilecekleri daha fazla vakitlerinin olması. Bunun yanında pandemi dönemi rüyaları için öfke ve üzüntü ile ilgili kelimelerin oranı da yüksekti. Rüya raporu temizlikle ne kadar ilişkiliyse, rüyayı görenin kendini karantinaya alma yoğunluğunun o kadar fazla olduğu görüldü.

Burada daha fazla araştırmanın teknik ayrıntılarına girmek istemiyorum. İlgili makaleye ulaşmak isteyenler buradan veya yazının sonunda bulunan “ileri okumalar” bölümünden ulaşabilirler. Teknik ayrıntılardan bahsetmek yerine araştırmada bana göre ulaşılan önemli sonuçlardan bahsetmek istiyorum. Virüs tehdidi dışında, rüya içeriklerindeki değişikliklerin temelindeki ana itici güçlerden biri -maske kullanımı, ekstra hijyen, sosyal mesafe gibi- yeni sosyal kurallara uyumdu. Aslında beynimiz, bizi karşılaşılması muhtemel problemlere hazırlıyordu.

Araştırmacılar bir diğer önemli sonuca şu sorudan yola çıkarak ulaşıyorlar: “Rüyaların gözlemlenmesi, -yani not alınması, farklı kişilerle paylaşılması- yaşadığımız veya olası bir acıyı hafifletmeye yardımcı olabilir mi?” diyorlar ve ekliyorlar, “Rüyaları gözlemlemek ve raporlamak gibi basit bir eylem, ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabilir. Rüyaları gözlemlemek ve anlatmak, bireylerin kaygı ve üzüntü içeren zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olabilir.”

İçinize attığınız problemleriniz birçok farklı hastalığı tetikliyor ve hastalık gelip çatana kadar kazanın içinde kaynayan kurbağa gibi sonun farkına bile varmıyorsunuz. Sağlığınızı çalan bu hırsızı bünyenizden söküp atmak sizin elinizde, yeter ki kendinize inanın, buna yönelik irade gösterin.

İleri Okumalar:

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here